Türkçe [tur] Google Translate

Site test modundadır.

Ahmet ile Mahmut [1]

أحمد و محمود

Vaktin birinde, bir padişah varmış. Padişahın bir sene, beş sene derken epey bir zaman çocuğu olmamış. Olmayınca padişahın hanımı: - Padişahım; her derdin dermanı var, derdine derman arasana. Sen padişahsın.

واختین بیرینده، بیر سولتان وارمیش. سولتانن بیر سەنە، بیش سەنە گچمیش اوشاغی اولمامش. اولماینجا سولتانن خانمی: ـ سولتانم؛هر دردین درمانی وار، دردینە درمان ارا. سەن سولتانسن.

Padişah; vezirini, vüzerasını, akıldanelerini toplamış.

سولتان؛ وزیرینی، وزاراسنی، ایدنلاری چاغرمش.

- Benim bir sürü serim servetim var. Ben ölünce bu servet nerede kalır? Benim çocuğum yok. Derdi veren Allah, dermanını da verir, çıkalım arayalım.

ـ مەنیم بیر سورو مالم مولکوم وار. مەن أولونجه بو مال هاردا قالر؟ مەنیم اوشاغم یوخ. دردی ورن آلله، درمەنیدا ورر، چیغاغن اختاراغن.

Bunlar, atlarını hazırlamışlar. Yakınları ile vedalaşıp yola çıkmışlar. Bir müddet gittikten sonra çayırlık, çimenlik bir yere varmışlar. Atları çayıra salmışlar. Bunlar da çeşmenin başına varmışlar. Abdest alıp namaza durmuşlar.

مونلار اتلارنی حازلامشلار. یاخنلاریلا وداعلشمشلر یولا چیخمیشلر. بیر مودت گیدتغتن سورا چایرلغ بیر یرە گلمیشلر. اتلاری چایرا سالمشلار. مونلاردا چشمەنین باشنا اولاشمشلار. ابدست المشلار و نامازا دورموشلار.

Padişah namazının sonunda sağına selam vermiş, soluna selam vereceği zaman bir sakallı adam gelmiş.

سولتان نامازنن ‌أخرینده ساغنا سلام ورمیش، سولونا سلام ورمک إیستدیغی زامان بیر سقەلی ادام گلمیش.

- Merhaba, padişahım.

ـ مرحبا، سولتانم.

- Merhaba derviş baba. Sen benim padişah olduğumu bildin, kalbimdekini de bilirsin.

ـ مرحبا درویش بابا، سەن مەنیم سولتان اولدوغومو بیلدین. قلبیمدکیندا بیلرسین.

- Elbette biliyorum. Senin çocuğun olmuyor, derdine derman aramaya çıktınız.

ـ تبی بیلریم سەنی اوشاغی اولمری، دردینه درمان اختارمایا چیختیز.

- Madem derdimi biliyorsun, sen dermanını da bilirsin.

ـ مادام دەردیمی بیلیسەن، سەن دەرمەنینده بیلیرسین.

- Tabiî, onu da biliyorum, demiş derviş ve cebinden bir elma çıkarıp ikiye bölmüş. Derviş:

ـ تبی اونودا بیلریم، دەمیش دەرویش و جیبیندن بیر الاما چخارتمش إیکیە بولموش. دەرویش:

- Bunun yarısını sen yiyeceksin, yarısını hanımın yiyecek. Sizin iki tane çocuğunuz olacak. Biri sizin, biri benim. Bu kavle razı mısın?

ـ مونون یارسنی سەن یرسین، یارسندا خانمن یر. سیزی إکی دەنە اوشاغیز اولور. بیری سیزی، بیری مەنیم. بو سوزە رازسان؟

- Razıyım. Allah, iki tane oğlan çocuğu versin de biri senin biri benim olsun.

ـ رازیم. آلله/ إیکی دەنه اوغلان ورسین دا بیری سەنی بیری مەنیم اولسون.

Dervişle padişah anlaşmışlar. Sonra da derviş, padişaha veda edip oradan ayrılmış.

دەرویش و سولتان اناشمشلار. سورا دەرویش سولتانا وداع إدیب اوردان ایرلمش.

Padişah ve yanındakiler geri dönmüşler. Geldiklerinde padişahın hanımı sormuş:

سولتان و یاننداکیلر گەری دونموشلر. گلدیغلرینده سولتانن خانمی سورموش.

- Ne yaptınız, derde derman bir şey bulabildiniz mi?

ـ نە أیتیز دەردە دەرمەن بیرشی تاپتیز.

Padişah, olanları hanımına anlatmış. O gece elmayı hanımıyla yiyip yatmışlar.

سولتان اونلاری خانما انلاتمش. او گجه المایی خانملا ییبلر و یاتمشلار.

Zaman gelmiş, padişahın iki oğlu olmuş. Padişahın keyfine, mutluluğuna diyecek yokmuş. Bu çocuklar ayda büyüyeceğine, günde büyümüşler ve okul çağına gelmişler. Çocuklar okul çağına gelmişler ama daha adları konulmamış. Çocuklar:

زامان گلمیش سولتانن إکی اوغلو اولموش. سولتانن کیفنه، سافاسنه سوز یوخموش. بو اوشاغلار گون بە گون بویوک اولموشلار و مکتبە گیتمه چاغنه گلمیشلر. اوشاغلار مکتبە گیتمە چاغنا گلمیشلر اما هەلە ادلاری قویولمامش. اوشاغلار:

- Baba bizim adımızı koysanıza.

ـ دیدە بیزیم ادمزی قویون.

Derviş, elmayı padişaha verdiği gün:

درویش المایی سولتانا وردیغی گون:

- Ben gelmeden çocukların adını koymayın, diye söylemiş.

ـ مەن گلمەدن اوشاغلارن ادلارنی قویماین، دەمیش.

Çocuklara, hep “adsız gel, adsız git” derlermiş.

اوشاغلار هپ ادسز گل، ادسز گیت دەمیش اونلارا.

Bir ihtiyar nine varmış. Bu nine elinde testiyle çeşmeden geliyormuş. Bu çocuklar bir ok atmışlar, ihtiyar kadının elindeki testiyi delmişler. Nine kadın bakmış ki testiden şırıl şırıl su akıyor. Geriye dönüp bakmış ki oku atan padişahın oğlu. Nine, kızgınlıkla:

بیر إختیار عننه وارمش. بو عننه ألینده شەربیله چشمەدەن گلیر. بو اوشاغلار بیر اوخ اتمشلار، إختیار اروادن شربسینی دەلمیشلر. عننه ارواد باخمش شەربدن شىرل شىرل سو اخری گەریه دونوپ باخمش اوخو اتان سولتانن اوغلو. عننه، قیزمغله:

- Zaten iyi adam değilsiniz ki, zaten iyi adam oğlu olsanız adınız olurdu. Siz p... siniz, demiş. Bu sefer oğlan eve gelmiş. Annesine:

ـ زاتان إیی ادام دوگسوز، زاتان إیی ادام اوغلو اولسیدیز ادییز اولوردو. پیسینیز، دەمیش. بو سەفر اوغلان أوه گلمیش. نینسینه:

- Anne, biz p… mişiz.

ـ نینه بیز پیسمیشز.

- Kim dedi bunu size?

ـ کیم دەدی منو سیزه؟

- Falanca nine kadın. Biz p… olmasak adımızı koyarsınız.

ـ فلان نینه ارواد. بیز پیس اولماسک ادمزی قویارسنز.

- Yok! Siz padişahın oğlusunuz.

ـ یوخ سیز سولتانن اوغلوسونوز.

- Yok anne, ya bizim adımızı koyarsınız ya da seni öldürürüz.

ـ یوخ نینه، یا بیزیم ادمزی قویارسنز یادا بیز سەنی أولدورورز.

Neyse akşam olmuş, padişah eve gelmiş.

نیسه اخشام اولموش، سولتان أوه گلمیش.

- Padişahım sağ olsun! Bugün çocuklara adları yok diye p... demişler. Bu çocukların adını niye koymuyoruz? Çocuklar beni öldürecekler yoksa.

ـ سولتانم ساغ اولسون! بوگون اوشاغلارا ادلاری یوخ دیه پیس دەمیشلر. بو اوشاغلارن ادلارنی نیچین قویمورغ؟ اوشاغلار مەنی أولدورلر یوخسا.

- Yahu hanım, nasıl adlarını koyalım? Derviş baba, “Ben gelinceye kadar adlarını koymayın” dedi.

ـ اما خانم، نیجە ادلارنی قویاغن؟ دەرویش بابا، " مەن گلەنە قدر ادلارنی قویماین” دەدی.

- Aradan yıllar geçti, işte gelmiyor...

ـ ارادان إیلار گچتی إیشته گلمری...

- Ne yapalım o zaman?

ـ نە إیدغین او زامان؟

- Ziyafetini yap, yemeğini hazırla, adamlarını topla, çocukların adlarını koyalım.

ـ زیفاتنی إیلە، یمەغینی حازرلاه، اداملارنی یغیشتیر، اوشاغلارین ادلارنی قویاغن.

Kaynaklar / _

  1. Necati Demir (2017) Anadolu masallarından derlemeler